Mar 15, 2019 // By: // No Comment
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Merhaba pislik.org porno hikaye severler için pek çok erotik hikayeyi sizlerin beğenisine sunuyor.Neredeyse google da bulabileceğiniz tüm hikayeleri bir araya toplayıp okkalı bir arşiv yaptık.
Can, yanında ikimizin de tanımadığı orta yaşlı bir herifle karşımıza çıktığında; İstanbul’un o popüler gece klüplerinden birinde, kafalarımız oldukça iyi, oturuyorduk. Neredeyse beş yılllık bir aradan sonra Türkiye’ye gelince, gazetelerden adını bildiğimiz bu yere gelmiş ve biraz eğlenmek istemiştik. Barın dip tarafında, iki taburelik küçük bir yer vardı. Oranın boş olduğunu görünce hemen kapmış ve çevremizi seyretmeye başlamıştık.
Karım bayağı mutluydu. Gülüyor, eğleniyor, biraz da çevredekilerle dalga geçiyordu. Çeşitli Avrupa ülkelerinde geçirdiğimiz o beş yıllık süre içinde, bir çok yeni tip çıkmıştı piyasaya.
Derken kalabalık arasında Can’ı gördüm. O da beni görmüştü hemen. Doğruca yanımıza geldi. Tabii, o adam da gelmişti. Öpüştük Can’la. Aslında karımla yalnızca göz aşinalıkları vardı. Ama Can onu da öptü. Sonra da yanındaki yabancıyla tanıştırdı bizi. Adı Hakkı’ydı ve söylediğine göre reklam fotoğrafçılığı yapıyordu. Uzun boylu ve kumral Can’ın aksine, ortadan da biraz kısa, saçları ve kısa sakalları iyice kırlaşmış biriydi. Kaynatmaya başladık.
Başka boş tabure olmadığı için, Can’la Hakkı, yanımızda ayakta duruyorlardı. Ben Can’la konuşurken, Hakkı da karımla meşgul olmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra onun karıma büyük bir ilgi gösterdiğini farkettim. Hem hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, hem de karımı tepeden tırnağa inceliyordu. Aslında pek haksız sayılmazdı tabii. En iyisi, size burada biraz karımdan söz edeyim.
Karım, yani Şule 30 yaşında, uzun boylu, uzun bacaklı, ince ve nefis vücutlu bir kadın. Ayrıca çok da güzel ama, onun asıl özelliği, güzelliğinden çok çekiciliğiyle dikkati çeken biri olması. Açık kumral ve dalgalı saçları omuzlarına kadar iniyor. Şehvetli ağzı ve ilginç ışıklar saçan gözleri, yüzünü büsbütün güzelleştiriyor. Memeleri küçük, karnı hafifçe çıkık, beli incecik ve kalçaları dolgun ve yusyuvarlak. Ama bunlar yalnızca dış görüntüsü tabii. Bir de değişik, onu büsbütün çekici kılan özellikleri var. Bu özelliklerin en belirgini de, zaman zaman sınırları zorlayan ve onu hep etkisi altında tutan teşhircilik tutkusu. Doğaldır ki, tüm giyim felsefesi de, bu tutkuya uygun biçimde kurulu. Altı yılllık evliliğimiz süresince, onun bir tek kez bile sutyen taktığını görmedim. Kilot ise Şule için yalnız kanama dönemlerinde zorunlu olarak kullanılması gereken bir giysi. Bütün bu özelliklere; bir de bütün giysilerinin, güzelliklerini gizlemekten çok göstermek amacıyla seçilmiş şeyler olduğunu eklemek gerekiyor.
O gece de karım, hakkındaki tüm bu tanımlamalara uygun bir haldeydi. Üstündeki giysiyi, aslında “sade” sözcüğüyla tanımlamak en doğrusuydu ama, yine de, görenin gözlerini yuvasından fırlatacak türden bir şeydi bu. İnce ve kaygan, siyah üstüne küçük beyaz benekleri olan bir kumaştan yapılmıştı. Üst kısmı karımın vücuduna iyice yapışıyordu. Dekoltesi de, neredeyse göbeğine kadardı. Kolsuz olduğu için, kollarıyla omuzlarını da meydanda bırakıyordu. Eteği ise oldukça bol ve alabildiğine kısaydı. Böyle bar taburesinde bacak bacak üstüne atıp oturduğunda, neredeyse kalçalarına kadar sıyrılıyordu. Ayaklarında da; yüksek topuklu, dekolte ayakkabılar vardı. Memelerinin dekolteden görünen kısımlarıyla kumaşın altından birer düğme gibi belli olan başları, sutyeni olmadığının hemen anlaşılmasına yol açıyordu. Eteğinin altında kıçının çıplak olduğunu ise gerçi başkaları görmüyordu ama, ben gayet iyi biliyordum.
Muhabbet koyulaştıkça içki bardakları da peşpeşe devriliyordu tabii. Zaten iyi olan kafalarımız, iyice dumanlanmaya başlamıştı. Sonra Hakkı, yakınlarda olan evine gitmemizi teklif etti. Anlattığına göre, hem stüdyo hem de ev olarak kullandığı bir teras katı vardı. Hep birlikte kalkıp bir taksiye atladık.
Gerçekten hoş bir yerdi Hakkı’nın evi. Yüksek bir apartmanın terasının tam ortasında inşa edilmiş bir eve benziyordu. Bütün odalardan alabildiğine geniş terasa çıkılabiliyordu. Biri stüdyo haline getirilmiş iki büyük salonu, iki yatak odası, geniş bir mutfağı ile banyosu vardı. Salondaki geniş koltuklara oturduk. Hakkı salonun dip tarafındaki barın arkasına gitmiş ve hepimize içki hazırlamaya koyulmuştu. Normal olarak ona dikkat etmemem gerekiyordu ama, kaçamak hareketleri ilgimi çektiği için, çaktırmadan yaptıklarını izlemeye başlamıştım. Tezgahın üstüne önce üç bardak koymuştu. Ellerini tekrar tezgahın altına götürdüğünü ve birşeyler yaptığını farketmiştim. Sanki elindeki bir şeyi sallıyor gibiydi. Sonra bir dördüncü bardağı çıkarıp ötekilerin yanına ve sol başa yerleştirdiğini gördüm. Birden o bardağın içine bir şeyler koyduğu kuşkusuna kapılmıştım.
Bir yandan da, onu seyrettiğimi anlamasını istemiyordum. Gidip mutfaktan bir kova buz getirdi. Önce buzları attı bardaklara, sonra da viski doldurdu. Kuşkulu bardağı sağ eline, bir diğerini de sol eline alıp bize doğru geldi. Sol elindeki bardağı bana, sağ elindekini de, Can’la konuşmakta karıma verdi. Sonra gidip öbür iki bardağı da aldı ve birini Can’a verip, diğeri elinde, koltuklardan birine oturdu. Şimdi sırf dikkat kesilmiştim. Karımın bardağına viski dışında bir şeyler koyduğundan emindim artık. İçimden gidip bara bakmak geliyordu ama, sabretmeye çalışıyordum. Nasıl olsa bir fırsat geçerdi elime.
Hakkı’nın yerine oturduğu andan itibaren gözlerini karımndan ayırmadığını farketmekten geri kalmamıştım. Yine bacak bacak üstüne atmıştı Şule. Böylece, seyrine doyum olmayacak nefis bir manzara sergiliyordu. Arasıra konuşmasını destekleyen hareketler yaparken hafifçe öne eğildiğinde de, memeleri, yarıyarıya ortaya çıkıyordu. Hakkı da, bunların hiç birini kaçırmıyor, karımı gözleriyle yiyordu sanki.
Hakkı’nın yerinden kalkıp içeri gittiğini gördüğümde, beklediğim fırsatı elime geçirdim. Bardağımı elime alıp, sanki buz eklemek istiyormuşum gibi barın arkasına gittim. Hemen yanımda, mutfağa açılan küçük bir pencere vardı ve Hakkı’nın orada birşeyler yaptığını duyabiliyordum. Çaktırmadan tezgahın altına bakındım. Gözlerim, bardakların yan tarafında, geriye doğru itilmiş küçük şişeyi yakalayıverdi. Can’ın da yerinden kalkıp içeriye gittiğini görünce, elimi uzatıp şişeyi aldım. Gerçekten minik bir şişeydi bu ve üstünde “Spanish Fly” yazıyordu. Birden her şeyi anlamıştım. Hakkı, karımı azdırmak için afrodizyak vermişti ona.
Sonra mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekti. Hakkı’yla Can alçak sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Elimde bulduğum minik şişe, dikkatle dinlemeye başladım. Doğrusu sırf merak kesilmiştim.
– “Ulan ne biçim karı be…” diyordu Hakkı, “Hani ilik gibi derler ya…”
– “Güzel, değil mi..?”
– “Güzel de laf mı..? İlik gibi dedim ya… Her yeri am, karının. Baktıkça sikim kalkıyor…”
– “Ne adamsın be…”
– “Ne adamı var mı şimdi bunun… O götün güzelliğine baksana… Üstelik bir de açıyor orospu… Valla sikemezsem deliririm…”
– “Olur mu yav..? Kocası var…”
– “Kocasını boşver canım…”
– “Nasıl boş vereyim yani… Herif burada…”
– “Ne yani..? Sen sikmek istemez miydin..?”
– “Tabii ki isterdim… Ama nasıl yapıcaz ki..?”
– “Sandığın kadar zor değil oğlum… Sen bana bırak bu işleri…”
– “Lan manyaklık etme… Nasıl sikeceksin karıyı kocasının yanında..?”
– “Orasına karışma… Sen sikmek istiyor musun onu söyle bana…”
– “İstiyorum tabii deli misin..? Yıllardır istiyorum zaten de, bir türlü denk getiremiyorum işte…”
– “Tamam o zaman… Önce ben sikerim, sonra sen… Sonra da, istersen beraber sikeriz…”
– “Sen uçuyorsun valla…”
– “Ne uçması oğlum..? Karının amı yanıyor amı… Vermek için içi gidiyordur şimdi…”
– “Tabii, senin yakışıklılığına tav oldu değil mi..?”
– “Oğlum sen hakkaten safsın be… Karının içkisine ilacı dayadım… Görmüyor musun, yerinde duramıyor…”
– “Sen şeytanın tekisin… Peki kocası ne olacak..?”
– “Onu da; içkiyle bayıltırız nasıl olsa…”
Konuşmaları bitmek üzereydi. Elimdeki şişeyi aldığım yere koyup, yakalanmadan bardan uzaklaştım ve gidip yerime oturdum. Duyduklarım ve bulduğum afrodizyak şişesi beni serseme çevirmişti. Hakkı’yla yeni tanışmıştık. Can’a söylerken duyduğum kadarıyla da, herif daha ilk görüşte karımın içine düşmüş ve onu sikmeyi kafaya koymuştu. Bizi eve davet etmesinin ardında yatan nedenin bu olduğunu, artık biliyordum. Kafasından geçenleri gerçekleştirebilmek için de, daha oturur oturmaz, karıma afrodizyaklı içki vermişti. Onu böylece azdırıp, beni de sarhoş edip bayılttıktan sonrasıyla ilgili niyetlerini de, Can’a açık açık söylemişti zaten. Üstelik bu yetmiyormuş gibi, Can da karımı sikmek niyetindeydi.
Doğrusu, iyi yere dükkan açmıştık.
Bütün bu olanlar son derece garipti tabii. Ama, aynı anda daha da garip bir bir şey dikkatimi çekmişti. O da hiç kızmamış olmamdı. Normal olarak içimi doldurması gereken öfke ortada yoktu. Onun yerine, son derece tahrik olduğumu hissediyor ve şaşırıyordum. Şaşmayacak gibi değildi zaten. Herifler karımı sikmeye niyetlenip, bunun için planlar yapıyordu ve benim tepkim ise, sikimin kalkması olmuştu.
Karşımda oturan Şule’ye baktım. İçkisi bitmek üzereydi ve anladığım kadarıyla afrodizyak etkisini göstermeye başlamıştı bile. Yanaklarının hafifçe kızardığını, gözlerinin parlamaya başladığını görebiliyordum. Eteği de, sanki başta olduğundan daha fazla sıyrılmış gibiydi. Bacaklarının güzelliği, Hakkı’yı anlamama yardımcı oluyordu. Gerçekten de sik kaldırıcı bir manzara sergiliyordu karım. Fazla düşünmeme zaman kalmadan, Can’la Hakkı salona geri döndüler.
Hakkı artık en küçük bir hareketini bile kaçırmadan Şule’yi izliyordu. Böylece ortala ilginç bir durum çıkmış oluyordu. Can’la Hakkı’nın üstünde, planlarıyla ilgili bir gerilim vardı. Ben onların niyetini bildiğim için gerilim içindeydim. Şule ise bütün bu gelişmelerin dışında kalmıştı. Hiç bir şeyden haberi yoktu ve hem akşam boyu içtiği viskilerden kaynaklanan kafa iyiliğiyle, keyfi son derece yerinde, oturuyordu. Afrodizyak da üzerindeki etkisini göstermeye başlamış olmalıydı. Eskisi kadar sakin görünmüyor, yerinde kıpırdanıp duruyordu. En hareketlenen yeri de bacaklarıydı. Bu yüzden eteği artık iyice sıyrılmıştı.
İçkisi bittiğinde, Hakkı yerinden fırlayıp bardağı onun elinden neredeyse kaptı. Bu arada benim içkim de bitmişti. İkimizin bardaklarıyla yeniden barın arkasına dolandı ve Şule’nin bardağını yine tezgahın altına indirdi. Herif karımın yeteri derecede azmamış olduğunu düşünüyor olmalıydı. Onu uyandırmamak için, bakışlarımı yeniden Can’a çevirdim. Galiba en iyisi, olayları kendi akışına bırakmaktı. Neler olabileceğini merak etmeye başlamıştım.
Hakkı viski bardağını elime verdiğinde, neredeyse tepeleme doldurmuş olduğunu gördüm. Adamın niyeti, benden biran önce kurtulmaktı. Ama, benim içkiye ne kadar dayanaklı olduğumu bilmiyordu tabii. Sesimi çıkarmadan, koca bir yudum aldım visk**en. Sonra da karımın viskisini dudaklarına götürüşünü ve içişini izledim. Gerçekte içtiğinin ne olduğunu bilse, ne düşünürdü acaba?
Bir süre sonra Şule içkisini de yarılamıştı. Bu arada afrodizyak da, etkisini iyice göstermeye başlamış ve artık yerinde duramaz olmuştu. Birara eğilip ayakkaplarını çözdü ve çıkardı. Sonra da koltukta yan dönüp, bacaklarını koltuğun kol dayama yerinin üstünden sarkıttı. Şimdi eteği daha da sıyrılmıştı tabii. Üçümüz de, çıplak kalçasını görebiliyorduk. Üstelik böyle otururken vücudu iyice büküldüğü için; giysisinin ön kısmı da oyunlar oynamaya başlamış, memelerinden biri, neredeyse ucuna kadar meydana çıkmıştı. Hakkı’nın da, Can’ın da gözlerinin parladığını görebiliyordum.
Çaktırmadan Hakkı’yı incelemeye başladım. Can’a mutfakta, “karıya baktıkça sikim kalkıyor” derken yalan söylememişti. Gerçi bacak bacak üstüne atıp biraz gizlemişti ama, yine de, pantolonun önünde kocaman bir kabarıklık meydana geldiğini görebiliyordum. Sonra Can’ın sikinin de kalkmış olduğunu farkettim. Bu durum; daha da tahrik olmama yol açarak, beni iyice şaşırttı. Sanki benliğimin derinliklerinde hep gizli kalmış bir şeyler ortaya çıkıyordu. Başka türlü bir açıklama bulamıyordum. Öyle ya, iki erkek karımı sikmeyi kafalarına koymuştu ve ben bunu biliyordum. Uygun zamanın gelmesini beklerlerken de, kalkmış sikleriyle onu seyrediyorlardı. Şule de peşpeşe devirdiği afrodizyaklı iki bardak visk**en sonra, güzelliklerini büyük bir umursamazlıkla sergilemeye başlamıştı. Benim bütün bunlara tepkim ise tahrik olmak ve sikimin kalkması oluyordu.
Hakkı yerinden kalkıp Şule’ye doğru yürüdüğünde, düşüncelerim dağıldı. Dikkatimi, yine onu izlemeye verdim. Çünkü niyetinin, onun boşalan bardağını almak olduğunu anlamıştım. Sırtı bana dönük olduğu için ben göremiyordum gerçi ama, Şule, Hakkı’nın pantolonundaki kocaman kabarıklığı mutlaka farketmiş olmalıydı. Dumanlı gözlerle oraya baktığını gördüğümde, yanılmadığımı anladım. Kendisi için kalkan siki görmüştü. Hakkı da, bilinçli bir biçimde yavaş hareket ediyor ve sanki kendini seyrettirmek istiyordu. Sonunda elinde bardakla bara yöneldiğinde, yine ustaca bir manevrayla kendini bana önden göstermeden geçip gitti. Onun bu işleri çok iyi bildiğini anladım ben de.
Bu sefer viskiye afrodizyak karıştırmaya gerek görmemişti. Ama barda epeyce oyalandı. Sikinin inmesini beklediğini biliyordum. Sonra Şule’nin içkisini getirip, benim daha tam boşalmamış bardağımı aldı. Öyle ya, sarhoş edilip devre dışı bırakılması gereken bendim. Karım ise kıvamına gelmiş gibi görünüyordu. Bu sefer de tepeleme doluydu bardağım. O an için yapabilecek tek şay vardı. O da; Can ve Hakkı’nın yaptığını yapıp, Şule’yi seyretmekti.
Doğrusunu söylemek gerekirse; gözlerimizin önündeki manzara, gerçekten de seyretmeye değerdi. Karım bizlere yan dönmüş, bacakları koltuğun kol dayama yerinin üstüne uzatmış otururken, dış tarafta kalan bacağını ötekinin üstüne atmıştı. Böylece çıplak kalçası daha çok görünür hale gelmişti. Gerçi Can’la Hakkı, onun kıçında külot olmadığından henüz emin olamamışlardı ama, iyice kuşkulanmışlardı herhalde. Bu yetmiyormuş gibi, sürekli olarak ayak parmaklarını oynatıp duruyordu. Üçümüz de başka tarafa bakamaz olmuştuk. Ama o, böyle oturmaktan sıkılmıştı galiba. Bacaklarını indirip, tekrar yüzünü bize döndü. Bunu yaparken bacakları iyice aralanmış ve kısa bin an için amının kılları ortaya çıkmıştı. İşte bu öldürücü darbeydi. Artık Can da Hakkı da, karımın kilotu olmadığını biliyordu.
Hızla düşünüyor, duygularımı inceliyor ve ne yapmak gerektiği konusunda bir karar vermeye çalışıyordum. Gözlerimin önünde, Can ve Hakkı’nın karımı nasıl sikeceklerinin resimleri uçuşmaya başlamıştı. Bunu son derece güçlü bir biçimde arzuladığımın farkındaydım. Peki nasıl olacaktı bu iş? Aklıma ilk gelen, Hakkı’nın istediği gibi sarhoş olup bayılmak ve böylece onlara aradıkları fırsatı vermekti. Ama olup bitecekleri mutlaka seyretmek de istiyordum. Üstelik karımın seyredildiğini, en azından şimdilik bilmemesi de gerekiyordu. Aksi halde kendini bırakamayacağından emindim. Her neyse, ilk yapmam gereken, bayılma nuramasıydı.
Bardağımda kalan viskiyi kafama dikip, peltekleştirmeye özen gösterdiğim bir dille Hakkı’ya “kendime bir içki daha alıp alamayacağımı” sordum. Bu onu öylesine mutlu etmişti ki, anlatamam. Bardan doldurduğum bardakla tekrar yerime oturduğumda, Şule, biraz daha yerinde duramaz hale gelmişti. Şimdi kalçalarını koltuğun ön tarafına getirip iyice arkasına yaslanmış durumda oturuyordu. Çıplak ayaklarının yalnızca parmak uçları yere değiyordu. Dizleri, bir karıştan fazla ayrıktı ve eteği alabildiğine sıyrılmıştı. Eteğin kumaşını bacaklarının arasına soktuğu için, amı görünmüyordu.
Beklenenin aksine, duyduğum heyecanın etkisinden olacak, cin gibi ayılmıştım sanki. Ama bunu kimse bilmiyordu. Aksine, Can da Hakkı da, artık düşmek üzere olduğumdan emin gibiydiler. Hakkı, Şule’nin tam karşısında oturuyordu. Artık beni fazla umursamadığı için de, ilginç şeyler yapmaya başlamıştı. Tıpkı karım gibi, o da kalçalarını koltuğun ön tarafına kaydırmış, arkaya iyice yaslanıp, yarı yatar duruma gelmişti. Bacakları alabildiğine aralıktı. Pantolonun önündeki kocaman kabarıklık, açıkça görülüyordu. Üstelik, sanki işi garantiye almak istiyormuş gibi, zaman zaman elini götürüp kalkmış sikini okşuyor ve bunu yapaken de, Şule’nin gözlerinin içine bakıyordu.
Karım da gözlerini, kendisi için kalktığını bildiği sikten alamıyordu bir türlü. Ağzı yarı aralıktı. Gözleri buğulanmıştı. Burun kanatlarının oynadığını görebiliyordum. Artık tam sikilecek kıvama gelmişti ve sikilmeyi son derece istediğini de belli ediyordu. Birden yerinden kalkması, üçümüzü de şaşırttı. Parmaklarının ucunda, kalçalarını çalkalayarak bara doğru yürümesini hep birlikte seyrettik. Barın arkasına geçip bardağını tezgahın üstüne koydu ve elini buz kovasına daldırdı. Aynı anda da Hakkı fırladı yerinden ve hızla onun yanına gitti. Şimdi ikisi de tezgahın arkasındaydılar ve Hakkı karıma yardım ediyormuş gibi görünüyordu.
Can da ben de onları dikkatle seyrediyorduk. Ama ikisinin de bize aldırdığı yoktu. Bizimle hiç ilgilenmiyorlardı sanki. Şule’nin iki eli de tezgahın üstündeydi. Bir eliyle bardağını tutmuştu, diğeriyle de buz kovasından aldığı buzları bardağa koyuyordu. Hakkı onun sol tarafındaydı. Sol eliyle viski şişesini tutmuştu. Sağ eli ise aşağıdaydı. Karıma biraz daha sokulduğunda, bir şeyler yapacağından kuşkulandım. Neredeyse aynı anda Şule’nin yüzünde garip bir ifade belirdi. Sarsıldığını ve alt dudağını ısırdığını gördüm. Hakkı’nın elini arkadan getirip eteğinin altına, bacaklarının arasına soktuğundan emindim. Doğrusu herifi alkışlamak gerekiyordu. Gerçekten son derece cesurdu.
Sonra karımın vücudu daha da şiddetle sarsıldı. Gözlerini kapamıştı. Bir eli bardağı kavramış, öbür eli buz kovasının içinde, donup kalmıştı sanki. Hakkı’nın amıyla oynadığını anlamamak için salak olmak gerekirdi. Sikimin çatlayacak hale geldiğini ve zonkladığını hissediyordum. Şule de son derece heyecanlanmış olmalıydı. Vücudunun görünen üst kısmına bakarak, alt kısmının kıvrılıp büküldüğünü anlayabiliyordum. Herif karımı parmağıyla sikiyordu düpedüz. O da bundan çok büyük bir zevk alıyordu. Zaman kavramını yitirdiğim için, öyle ne kadar kaldıklarının farkında değildim. Sonra Şule’nin vücudu hafif hafif sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. İşler, kelimenin tam anlamıyla kontrolden çıkmıştı artık.
Kendini toparlayıp elinde bardağıyla tekrar yerine giderken, benimle gözgöze gelemedi karım. Ama oturuşuna bakılırsa, yaşadığından pişman olduğu söylenemezdi. Şimdi dizleri daha da aralık oturuyordu. Gerçi yine eteğin kumaşını bacaklarının arasına sokup kasıklarını örtmüştü ama, yalnızca ancak küçük bir kilotun örtebileceği kadar bir yer gizlenmiş durumdaydı. Buna karşılık, iki bacağının da iç tarafında, hafifçe parlayan bir ıslaklık olduğunu görebiliyordum. Hakkı ise hala barın arkasındaydı ve Can’a bakarak, pis pis sırıtıyordu. Sonra o da gelip yerine oturdu ve Şule’nin gözlerinin içine bakarak, sağ elinin işaret parmağını ağzına götürüp emmeye başladı. Gerçekten de ustaydı herif.
Artık işi fazla uzatmamak gerektiğinin farkındaydım. Ya karımı alıp oradan gidecektim, ya da kalıp onu sikmelerine izin verecektim. Mantığım gitmeyi, duygularım ise bir yolunu bulup, Hakkı’ya Can’a aradıkları fırsatı vermeyi ve onlar karımı sikerken seyretmeyi emrediyordu. Sonunda duygularım kazandı.
İyice sallanarak kalktım koltuktan. Sonra da Hakkı’ya, içerde biraz yatıp kendime gelebileceğim bir oda olup olmadığını sordum. O da, Can da çok sevinmişlerdi tabii. Bu arada Şule’nin de rahatladığını farkediyordum. Hakkı önüme düşüp beni, içerdeki küçük bir odaya götürdü. Kilitteki anahtarı görünce, deli gibi sevindim.
– “Ben uyuycam… Tamam mı..?” dedim iyice yayılan bir dille, “Kimse beni rahatsız etmesin bak haaa…”
Sonra da kapıyı kapatıp anahtarı çevirdim. Bir süre kapının önünde kaldı Hakkı. Hatta kapıyı açmayı bile denedi. Sonra uzaklaştığını duydum. Hemen terasa açılan kapıya yöneldim. Hiç gürültü çıkarmadan açıldı kapı. Ayakkabılarımı çıkarıp, terasın beton zemininde sessizce yürüyerek salonun pencerelerine doğru gittim. İnce tül perdeler, içeriyi olduğu gibi görmeme olanak veriyordu. Onların beni görmesi ise çok zordu. Ayrıca kimsenin bakacağını da sanmıyordum. En büyük avantajım, üstlerdeki üç küçük camın da açık olmasıydı. Bu sayede, her şeyi duyabilecektim.
Şule’nin oturduğu koltuk cama çok yakındı. Bulunduğum yerle arasında yalnızca iki metre kadar mesafe vardı. Onu yandan seyrediyordum. O kadar hızlı gelmiştim ki, Hakkı daha yeni giriyordu salona. Hiç duraklamadan, karımın oturduğu koltuğa doğru yürüdü ve önünde yere diz çöktü. Elini uzatıp karımın bacağının iç tarafını okşamaya başladı.
– “Can…” dedi sorda da, “Sen biraz stüdyoya gitsene…”
Ona bakmamıştı bile. Gözleri karımın bacaklarının arasına dikiliydi. Şule de, gözlerini ondan ayıramıyordu. Hakkı öteki elini de götürüp bacaklarını iyice birbirinden ayırdığında, koltukta biraz daha öne kayıp, kalçalarını iyice kenara getirdi yalnızca. Şimdi eteği neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Hakkı, az önce parmağını soktuğu o güzelim amın şimdi tam içine bakıyordu. Sonra başı, karımın kasıklarına gömülüverdi.
– “Ohhhhh…” diye inledi Şule.
Ayaklarının yerden kesildiğini ve havalanıp Hakkı’nın omuzlarına yerleştiğini gördüm. Daha iyi yalanmak için, kendini tabak gibi açmıştı şimdi. Bir elini uzatıp parmaklarını Hakkı’nın saçları arasına geçirirken, öbür eli de memelerini okşamaya başlamıştı. O kadar çok heyecanlanmıştım ki, neredeyse belim gelecekti. Gözlerimin önündeki manzara o kadar güzeldi ki, kelimelerle anlatılması mümkün değilmiş gibi geliyordu bana. Karım kendinden geçmiş gibiydi. Afrodizyak etkisiyle saatlerden beri alev alev yanmakta olan amının içine giren dil, onu mestetmişti. Sonra tüm vücudu sarsılmaya başladı. Beli geliyordu. Kendini tutamamıştı.
Şule’nin ne kadar güzel sikiştiğini, sikilmeyi ne kadar sevdiğini, benim kadar iyi bilen olamazdı. Şimdiye kadar yaptıklarına bakarak, Hakkı’nın da hızlı bir sikici olduğu yargısına varıyordum. İkisi biraraya geldiklerinde, ortaya seyrine doyum olmayacak bir sikiş çıkacağınan emindim. Gördüklerim de, bu düşüncemin yanlış olmadığını belli ediyordu.
Karım yine çırpınmaya başlamıştı. Hakkı dilini çok ustaca kullanıyor olmalıydı. Yıllardır yalamaya doyamadığım o güzelim amın, şimdi onun ağzının altında nasıl açıldığını görür gibiydim. Birden derin bir “Iımmmmmhhhhh” çıktı Şule’nin ağzından. Tük vücudu sarsılıyor, tekrar beli geliyordu.
Sonra Hakkı’nın durduğunu ve başını karımın bacakları arasından çıkardığını gördüm. Birden ayağa kalktı ve pantolonunu çözmeye başladı. Akıl almayacak kadar kısa bir süre sonra belden aşağısı çıplak kalmıştı. Gözlerimi sikinden alamıyordum. Beklediğimden, sandığımdan çok daha büyüktü. Tıpkı sahibinin çıplak bacakları gibi, onun da neredeyse her tarafı kıllarla kaplıydı. Şule’nin gözleri de o noktada kitlenip kalmıştı sanki. Büyülenmiş gibi, biraz sonra içine girecek olan bu allameyi seyrediyordu. Elini götürüp, amını okşamaya başladı. Bulunduğum yerden göremiyordum ama; parmaklarının altındaki amın, tıpkı susamış bir ağız gibi açılmış, içine girecek siki sabırsızlıkla beklemekte olduğundan emindim.
Hakkı da acele ediyordu zaten. Yeniden karıma sokuldu ve bacaklarını dizlerinin arkalarından tutarak kaldırdı, sonra da göğsüne doğru bastırıp, onu adeta ikiye katladı. Kendi de, dizlerini biraz büküp iyice sokuldu ona. Siki, az sonra içine gireceği o güzelim amın dudaklarına sürünmeye başlamıştı bile. Birden Şule’nin elini uzattığını ve parmaklarının Hakkı’nın sikinin çevresine dolandığını gördüm.
– “Hadi sok artık n’olursun…” dedi, yalvaran bir sesle, “Ohhhh sok bana hadi…”
– “Sikilmek mi istiyorsun..?”
– “Ohhh evet… Ohhhh sikilmek istiyorum… Hadi sok n’olursun…”
– “Kocan içerde sızdı, biliyorsun değil mi… O baygın yatıyor ve sen sikilmek istiyorsun, öyle mi..?”
– “Ohhh evet… Beni sikmeni istiyorum anlıyor musun..? Saatlerce kalkmış sikini seyrettirdin bana… Şimdi onu yemek istiyorum… Hadi geçir bana… Gel hadi sik beni… Sik beni… Ohhhh sik beni n’olur…
Birden dibine kadar geçirdi Hakkı. Koltukta neredeyse ikiye katladığı karımın üstüne çökmüş, onu altına alıp ezmişti. Sonra pompalamaya başladı. Tam bir fırlamaydı doğrusu. Dediğini yapmıştı işte. Şule’yi sikiyordu. Üstelik onu bir de yalvarttırmıştı.
Olduğum yerde çömelmiş, nefes bile almadan seyrediyordum. Bulunduğum yerden, Hakkı’nın o kocaman sikinin karımın amına girip çıkışını, en ince ayrıntısına kadar görüyordum. Şule’nin amının dudakları, içindeki sikin çevresine sımsıkı sarılmıştı. Müthiş bir manzaraydı bu. Ben de, yüzlerce kez sikmiştim o amı. Fakat sikimin girip çıkışını böylesine yakından izlememe, elbetteki imkan olmamıştı. Başka bir yere bakamıyordum sanki.
Uzun ve sert hareketle sikiyordu Hakkı. Geri çekildiğinde siki neredeyse ucuna kadar çıkıyor, sonra bir hamlede dibine kadar geçiriyor ve taşakları karımın o güzelim götüne yapışıyordu. O da iyice tahrik olmuştu tabii. Bütün akşam boyunca Şule’nin içine düşmüş ve siki neredeyse hiç inmemişti. Fazla dayanabileceğini sanmıyordum. Hareketlerinin giderek hızlanması da, haksız olmadığımı belli ediyordu zaten. Bu arada ben de kendimi zor tutuyordum doğrusu. Sanki o koltuğun üstünde karımı siken Hakkı değil de benmişim gibi hissediyordum kendimi. Tarifi imkansız bir duygunun pençesindeydim. Heyecandan titreyen parmaklarımla pantolonumun fermuarını indirdim ve zonklamakta olan sikimi dışarı çıkardım. Belim geldiğinde, çamaşırlarımın berbat olmasını istemiyordum.
Karımın yüzü iyice çarpılmıştı artık. Duyduğu zevk, onu kendinden geçirmişti sanki. İki eliyle, Hakkı’nın, bacaklarını göğsüne doğru bastıran ellerini bileklerinden kavramıştı. Kalçaları kıvranıyor, içine girip çıkan sikin altında adeta dansediyordu. İnlemeleri, artık küçük birer çığlığa dönüşmüştü. Belinin gelmek üzere olduğunu görebiliyordum. Sonra Hakkı’nın ağzından ulumaya benzer bir ses çıktı. Bir anda dibine kadar geçirmişti karıma. Kalçalarının titrediğini görüyordum. Bu titremeler, tıpkı bir elektrik akımı gibi Şule’ye de geçiverdi. O ikiye katlanmış haliyle, koltukta çırpınıyordu karım.
Aynı anda, ikisinin de beli geliyordu.
Ben de bunu bekliyordum sanki. Belim terasın betonuna fışkırmaya başladı. Elimi bile değmemiştim sikime. Ama kendimi daha fazla da tutamamıştım işte. Tek yapabildiğim, duyduğum büyük zevkin verdiği duyguların, dudaklarımdan naralar halinde dışarı taşmasını önlemeye çalışmaktı.
Kendimi topladığımda, yeniden içeriye baktım. Hakkı sikini karımın amından çıkarmış ve geri çekilmişti. O kocaman siki, biraz inmiş gibiydi. Karım ise koltuğun üstünde, mestolmuş bir halde kendini toplamaya çalışıyordu. Bu ilk sikişin ne Hakkı’ya, ne de Şule’ye yetmediği belliydi. Yalnızca nefeslenmek için durmuş gibiydiler. Bunun farkına varmak, daha kendime tam gelememişken, yeniden heyecanlanmama neden oluyordu.
İlk hareket karımdan geldi. Doğrulup, elini Hakkı’nın sikine uzattığını gördüm. Parmakları, biraz önce amına girip çıkan, tohumlarını rahminin ağzına fışkırtmış, yarı inik o koca sikin çevresine dolandı. Sonra; hafif hafif, sanki incitmekten korkar gibi okşamaya başladı. Gözleri yine yarı kapalıydı. Yüzüne, sikilmek istediği zamanlarda hakim olan o anlatılmaz ifade, yine gelip yerleşmişti. Onca afrodizyaktan sonra, yalnızca bir kere sikilmekle yetinmesine olanak olmadığı belliydi.
Sikinde dolaşan parmaklar, Hakkı’nın üstünde beklenen etkiyi yaratmakta gecikmemişti tabii. Büyük bir hızla huylanıyordu. Bir anda, yeniden dimdik ve kocaman olmuştu siki. Biraz daha sokuldu karıma. Aklını başından alan sikin böyle yakınına gelmesi, Şule’yi daha da heyecanlandırmış gibiydi. Koltukta kıpırdanıp duruyordu. Sonra iyice doğrulup, o da Hakkı’ya sokuldu biraz. Şimdi herifin kocaman siki, neredeyse karımın yüzüne deyiyordu. Nefes bile almadan olup bitenleri izliyordum. Büyülenmiş gibi Şule’nin ağzını açışını ve o güzelim dudaklarının Hakkı’nın sikinin koca bir mantara benzeyen başına kapanışını seyrettim. Az önce amına girip çıkan, içinde tohumlarını fışkırtan sik, şimdi ağzındaydı karımın.
Şule’nin; alev alev yanan, kıpır kıpır diliyle insanın aklını başından alan, o çıldırtıcı ağzını çok iyi biliyordum. Yüzlerce kez, sikimin o ağzın içinde eridiğini hissederek mestolmuştum. Şimdi ise benim yerimde Hakkı vardı. Sikim yeniden taş gibi sertleşmişti. Hiç bir şeyi kaçırmamaya çalışarak seyretmeyi sürdürüyordum.
Karımın başı sürekli oynuyor, Hakkı’nın sikini ağzının derinliklerine alıp çıkarıyordu. Herifin yüzünde, ne kadar zevk almakta olduğunu açıkça belli eden bir ifade vardı. Başı hafifçe arkaya devrilmiş, gözlerini yarı kapatmıştı. İki eli, birer pençe gibi Şule’nin omuzlarını kavramıştı. Sonra kalçalarını ileri geri oynatmaya başladı. Artık sikini karımın ağzına sokup çıkarıyor, onu ağzından adeta sikiyordu. Manzara müthişti.
Sonra gözlerim salonun kapısında farkettiğim kıpırdanmaya takıldı. Can çaktırmadan gelmiş, tıpkı benim gibi, onları seyrediyordu. Aramızdaki mesafe yüzünden yüzünü tam göremiyordum ama, onun da son derece tahrik olduğundan emindim. Karımı sikmek için sırasını beklerken, seyretme fırsatını da kaçırmak istemiyordu anlaşılan.
Bu arada Hakkı’nın hareketleri giderek hızlanmış, sikini Şule’nin ağzına hırsla sokup çıkarmaya başlamıştı. Karımın gözleri kapalıydı. Yüzünde zevkten erimiş olduğunu açıkça gösteren bir ifade vardı. İki eliyle koltuğun kenarlarını sımsıkı kavramış, kendini alabildiğine bırakmıştı. Herif onu ağzından sikiyor, o da büyük bir teslimiyetle veriyordu. Burnundan çıkan mırıldanma ve inlemeler, bundan ne kadar çok hoşlandığını açıkça belli ediyordu.
Hakkı’nın ağzından hırıltılar çıkmaya başlamıştı. Belini getirmek üzere olduğu belliydi. Kalçalarının hareketleri giderek hızlanıyor, siki her bastırışında, karımın ağzına biraz daha çok giriyordu.
– “Ohhh ağzın am gibi…” dedi hırıldayan bir sesle. “Hadi iyice em bakayım sikimi… İyice em… Ohh şimdi fışkırtacağım ağzına… Gırtlağına fışkırtacağım şimdi… Ohh hadi yut tohumlarımı orospu… Yut tohumlarımı…”
Kalçalarının titrediğini görebiliyordum. Sonra vücudu da kasılmaya başladı. Aynı anda karımın boğazı da oynamaya başlamıştı. Tanrım, herif gerçekten de ağzında fışkırtıyor, o da büyük bir iştahla hepsini yutuyordu. Aynı anda onun da bütün vücudu titremeye, sarsılmaya başlamıştı. Hakkı’nın tohumları midesine inerken, o da belini getiriyordu.
Aslında yine patlama noktasına gelmiştim ama, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Seyredeceklerimin bu kadarla kalmayacağı kesindi. Doğrusunu söylemek gerekirse, Hakkı planını aynen uyguluyordu. En azından söylediklerinin ilkini yerine getirmiş ve karımı sikmişti. Şimdi Can’a verdiği “ona da siktirme” sözünü tutacağından kuşkum yoktu. Zaten Can da hazırdı buna. Öte yandan, Hakkı’nın işi şimdilik bitmiş gibi görünüyordu. Şule’nin ağzında patlattıktan sonra, karşısındaki koltuğa oturmuş dinleniyordu. O kocaman siki yarıyarıya inmişti. Sonra yerinden kalkıp, salondan çıktı.
Karım, hala koltukta oturuyordu. Eteği artık beline kadar sıvalı, bacakları alabildiğine açıktı. Sağ elinin parmakları ise amıyla oynuyordu. Tanrım, sikilmeye doymamış olduğu öylesine belliydi ki. Çok geçmeden geri döneceğini tahmin ettiği Hakkı’yı beklediğini anlıyordum.
Gözlerimi ayırmadan onu seyretmekte olduğum için, Can’ın salona girdiğini, ancak Şule’nin yüzünde beliren şaşkınlıktan anlayabildim. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde gördüğüm manzara beni de şaşırttı. Çırıl çıplaktı Can. Adaleli ve güneş yanığı bir vücudu vardı ama, ne karım ne de ben, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyorduk. İkimizin de dikkati, çelik bir yay gibi yukarıya kıvrık duran sikine yönelmişti.
Acele etmeden, karıma doğru yürüdü Can. Gözleriyle sanki onu yiyip bitiriyor gibiydi. Şule’yi “yıllardan beri sikmek istediğini” söylemişti Hakkı’ya. Şimdi yakalamıştı bu fırsatı işte. Karım, parmakları hala yeni sikilmiş amında, dudakları yarı aralık ve yüzünde içindeki sikilme isteğini açıkça ortaya koyan bir ifade ile onu bekliyordu. Can iyice yaklaştığında, birden kalkıverdi koltuktan. Sonra arkasını Can’a dönüp, dizlerinin üstünde, yeniden çıktı koltuğa. Ellerini koltuğun arkalığına dayamış, kıçını dışarı çıkarmış, belini bükmüştü.
Yeni bir siki içine almak için hazır bekliyordu.
Fazla bekletmedi Can onu. Arkadan sokulup sikini önünde açılmış bekleyen o güzelim amın dudakları arasına yerleştirdi ve bir anda dibine kadar geçirdi karıma. Şule’nin gözleri kaymıştı. Hiç itiraz etmeden, kendini ikinci bir adama siktiriyordu. İtiraz etmek ne kelime, zevkten bayıldığını görebiliyordum. Can da zevkten uçmuştu tabii. İki eliyle karımı belinden kavramış, gözleri yarı kapalı, hırsla sikiyordu. Birden belini getirmeye başladı. Vücudu sarsılıyor, kıçının yanakları titriyordu. Bütün gece heyecanla bu anın gelmesini beklemiş, üstelik, Hakkı karımı sikerken seyretmişti. Bunun onu daha da tahrik etmiş olduğu kesindi. Kendini tutamamıştı işte. Tohumlarını Şule’nin amına dolduruyordu.
İçindeki sikin fışkırdığını hissetmek de, karıma yetmişti tabii. Vücudunun dalga dalga sarsılıp çırpındığını, adeta kendinden geçerek belini getirdiğini görebiliyordum.
Durulmalarını elbetteki beklemiyordum ama, Can’ın sanki hiç bir şey olmamış gibi karımı sikmeyi sürdürdüğünü görünce, yine de şaşırdım. Yoksa Hakkı ona da mı afrodizyak vermişti acaba?
Şule’nin yüzü bana dönüktü. Zevkten kaymış gözleriyle, hiç bir yere bakmıyor gibiydi. Beni aklına bile getirmediğinden emindim. Normal halinde bile sikilmekten ne kadar hoşlandığını bildiğimden, şimdi bir de afrodizyak etkisindeyken ne hale geldiğini tahmin edebiliyordum. Dünyadan kopmuş gibiydi. O anda içine girip çıkan sikten başka hiç bir şeye ilgi duymadığı belliydi.
Can, başını arkaya atmış, gözlerini kapamıştı. Ne kadar zevk aldığı yüzünden açıkça belli oluyordu. Durmadan pompalıyor, sikini, karımın artık iyice şişmiş ve içi tıkabasa bellerle dolmuş olması gereken amına sokup çıkarıyor, onu çıldırtıyordu. Manzara müthişti doğrusu. Seyretmeye doyamıyordum. Elimi sikime dokundurursam hemen patlayacağımın farkındaydım. Bunu mümkün olduğu kadar geciktirmek istiyordum. İçimden gelen bir ses, daha da müthiş şeyler seyredeceğimi söylüyordu sanki.
Daha bu düşünceler kafamın içinden tam geçemeden, Can’ın Şule’nin belindeki ellerinden birini çekip, hemen önündeki o yusyuvarlak kalçalara götürdüğünü gördüm. Önce birini avuçladı. Sonra da başparmağını aralarındaki yarığa sokuverdi. Karımın vücudunun elektrik çarpmış gibi titrediğini gördüm. Can’ın parmağı altındaki o küçük ve pembe göt deliğinin ne kadar duyarlı olduğunu benim kadar iyi bilen olamazdı. Onu kimbilir kaç kere yalamış, içine parmağımı, dilimi ve sonunda da sikimi sokmuştum. Kısacası o güzelim götü sikmeye bir türlü doyamamıştım. Şimdi ise orada bir başka erkeğin parmağı vardı.
Ama iş bununla kalmayacaktı tabii. Gerçi Can şimdilik yalnızca yoklama çekiyordu ama, karımın gösterdiği tepki nedeniyle, sikini bu iştah açıcı küçük deliğe de sokabileceğinden emin olmuştu bile. Bir taraftan da sikinin çevresine sımsıkı dolanmış olan amı sikmeyi sürdürüyordu. Sonra eli iyice haraketlendi. Artık başparmağını Şule’nin götüne sokup çıkarıyor olmalıydı.
Karım çıldırmış gibiydi. Kalçaları çalkalanıyor, dalgalanıyor, kıvranıyordu.
– “Ohhhh… Hadi götümden sik beni…” diye inlyedi birden. “Oh hadi götümden sik beni, n’olursun… Hadi götüme sok sikini…”
Can’ın o ana kadarki niyeti neydi, pek emin değildim ama, Şule’nin son sözleri, eğer varsa, kontrolü elinden kaçırmasına neden olmaya yetmişti. Kalçalarını geri çekerek, am suları ve bellerle sırısıl sıklam ıslanmış, pırıl pırıl parlayan sikini karımın amından çıkardığını gördüm. Sonra eliyle dibinden tutup, başını önündeki pembe göt deliğine dayayışını ve bastırmaya başlayışını, büyülenmiş gibi izledim. Yavaş yavaş giriyordu.
Şule’nin yüzü zevkten iyice çarpılmıştı. Yarı aralık gözlerle benim bulunduğum yere doğru bakıyordu. Ama hiçbir şey görmediğinden emindim. Can’ın kasıkları kalçalarına yapışıp, o çelik gibi sik tümüyle götüne gömüldüğünde, tüm vücudu sarsılmaya başladı. Ağzından küçük çığlıklar kaçırarak, kimbilir kaçıncı kez belini getiriyordu. Götü, Can’ın sikini bir mengene gibi sıkıştırmış olmalıydı. Sonra Can, karımın götünü sikmeye başladı. Yavaş ve uzun hareketlerle, sikini, o yumuşacık, ateş gibi yanan deliğe sokup çıkarıyor, sokup çıkarıyordu. Manzara, tek kelimeyle müthişti.
Belimin heran gelebileceğinin bilincinde ve bütün gücümle bunu geciktirmeye çalışarak, karımın sikilişini seyrediyordum. Sanki tepeden tırnağa, kocaman bir sik gibi hissediyordum kendimi. Tüm hayatım boyunca bu kadar çok tahrik olduğumu hatırlamıyordum. Bir taraftan da, Hakkı’nın mutfakta Can’a söylediği sözler kafamın içinde dansediyordu. Hakkı “karımı önce kendisinin sonra da Can’ın sikeceğini, en sonunda da birlikte sikebileceklerini” söylemişti. Şimdiye kadar seyrettiklerim, karımın gözlerimin önünde, ağzından, amından, götünden sikilmesi yetmezmiş gibi, şimdi de, büyük bir istekle bu sözlerin gerçekleşmesini bekliyor, umuyordum.
Bu arada Can da Şule’nin götünü sikmeyi sürdürüyordu. İki eliyle karımın ince belini sımsıkı kavramış, kalçalarının sert hareketleriyle ileri geri hareket ediyor, artık iyice kızarmış olan sikini sokup çıkarıyordu. Vücudunun adeleleri gerilip şişmişti. Onun da çok büyük bir zevk almakta olduğu açıkça belliydi. Gözlerimi biran için bile olsa onlardan ayıramadan, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak, büyülenmiş gibi seyrediyordum. Bu yüzden de, Hakkı’nın gelişini, hemen farkedemedim.
Tıpkı Can gibi, o da içerde soyunmuş, çırıl çıplak kalmıştı. O kocaman siki, yine kazık gibiydi. Sessizce gelip yanlarına sokuldu. Sonra da elini uzatıp, karımın sırtını okşamaya başladı. Şule’nin onun varlığından haberdar olması da, vücudunun üstünde dolaşan bu üçüncü el nedeniyle oldu. Başını çevirip Hakkı’ya baktığını gördüm. Sonra gözleri, o kocaman kıllı sike takıldı ve mümkünmüş gibi, daha da çok şehvet ve sabırsızlıkla parlamaya başladı. Tanrım, artık beklentim gerçekleşmek üzereydi. İkisi birlikte sikeceklerdi karımı.
Hakkı’nın da fazla sabırlı olmadığı kesindi. Koltuğun arka tarafına dolandı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip Şule’nin başını tuttu ve ona doğru sokuldu. O kocaman sik, şimdi karımın yüzüne değmeye başlamıştı. Büyük bir heyecanla, o öpmeye doyamadığım dudakların açıldığını gördüm. Hakkı biraz daha yaklaştı ve sikini biranda Şule’nin ağzına sokuverdi. Bu, karımın belinin bir kez daha gelmesi için yeterli olmuştu. Yine tüm vücudu sarsılıp dalgalanıyor, kalçaları sağa sola dansediyordu. Can hareketsiz kalmıştı. Siki, o küçük göt deliğinin içinde tekrar hapsolmuş olmalıydı.
Sonra duruldu karım. Aynı anda da, hem Can, hem de Hakkı pompalamaya başladılar. Biri götüne, öbürü ağzına sokup çıkarıyorlardı şimdi. Tıpkı Hakkı’nın söylediği gibi, önce ayrı ayrı sikmişlerdi karımı, şimdi de ikisi birden, iki taraftan sikiyorlardı. Artık kendimi tutmama olanak kalmamıştı. Elimi bile dokundurmadım sikime. Ama belim, birden fışkırmaya başladı. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.
Yeniden içeriyi seyredebilecek kadar kendimi topladığımda gördüklerim yine müthişti. Can da, Hakkı da iyice hızlanmışlardı şimdi. Sikleri, birer piston gibi karımın götüne ve ağzına girip çıkıyordu. Şule ise kendini onlara bırakmış gibiydi. Gözleri sımsıkı kapalı, beli aşağı bükülmüş, kalçaları götüne girip çıkmakta olan sikin işini kolaylaştırmak için iyice havaya kalkmış, dudakları ağzına girip çıkmakta olan o kacaman kıllı sikin çevresine bir vantuz gibi yapışmış, sikiliyordu. Hem de ne sikiliyordu. İnlemeleri gerçi burnundan geliyordu ama, o kadar şiddetliydi ki, ben bile duyabiliyordum.
– “Ohhh, ağzın am gibi…” diye homurdandı Hakkı birden. “Ağzın am gibi orospu…”
Belini getirmek üzere olduğunun farkındaydım. Ama Can ondan çabuk davrandı. Birden dibine kadar geçirdi karımın götüne. Hayvani sesler çikarıyor, kalçaları kasılıyordu. Tanrım, belini Şule’nin o küçük götünün derinliklerine boşaltıyordu. Bir taraftan da, iki eliyle karımın dalgalanan, çırpınan vücudunu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Sonra Hakkı da getirmeye başladı.
Şule, gırtlağına fışkıran ilk salvoyla birlikte kontrolden çıkıverdi. Hakkı’nın kocaman siki biranda ağzından çıktı ve ikinci salvoyu yüzünün tam ortasına yedi. Bu onu daha da çıldırttı sanki. Öyle ki, Can da tutmayı beceremedi karımı. Bir anda onun siki de çıktı dışarı. Ama hala fışkırmaya devam ediyordu. Beyaz erkeklik sıvılarının havada geniş bir kavis çizip karımın o baştan çıkartıcı kalçalarına yağması öylesine tahrik edici bir manzaraydı ki, sikim yeniden taş gibi oluverdi bir anda.Sonra ayrıldılar. Can bir koltuğa, Hakkı bir koltuğa oturdu. Şule de oturduğu koltukta hafifçe yan dönüp, bacakları altında, adeta yığılıp kaldı.
Artık her şeyin bitmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Öyle ya, Hakkı üç, Can da iki kere patlatmışlardı. Ama rekor tartışmasız karımdaydı. Tam sekiz kez çıkmıştı bulutların üstüne. Orada koltuğun üstünde, tüm yorgunluğu ve sikilmişliğiyle öylece otururken o kadar güzel, o kadar sikilesiydi ki, başımı döndürüyordu. O anda en çok istediğim, az öncesine kadar siklerin girip çıktığı, bellerin dolduğu amıyla götünü görebilmekti ama, oturuş biçimi buna izin vermiyordu. Şimdi yerinden kalkıp içeriye, beni uyuduğumu sandığı odaya gelse ve o birbirinden güzel deliklerini bana gösterse, bütün o vıcık vıcıklıklarıyla, sikilmişlikleriyle, bir kere de benim sikimin oralara girip çıkmasına olanak verse ne güzel olur diye düşünüyordum. En iyisi ses çıkarmadan ve görülmeden odaya geri dönmem olacaktı galiba.
On saniye sonra odaya geri dönmüş, pencereyi kapamış ve yatağın üstüne oturup Şule’yi beklemeye başlamıştım. Yaklaşık on dakika kadar da bekledim. Ama bir türlü gelmiyordu karım. Doğrusunu söylemek gerekirse merak etmeye başlamıştım yeniden. Sonunda dayanamadım ve tekrar terasa çıktım.
Salonda her şey, bıraktığım gibi değildi artık. Gerçi Hakkı ve Can, hala koltuklarda oturuyorlardı ama, Şule yerinde değildi. Koltuktan kalkmış, tam ortalık yere, yumuşak halının üzerine, sırtüstü yatmıştı. Bacaklarını alabildiğine açmış ve dizlerinden bükerek göğsüne doğru çekmişti. Tabak gibi açıktı yani. Sol elini kalçalarının altından geçirerek getirmiş, orta parmağını, az önce Can’ın sikinin girip çıktığı, tohumlarını fışkırttığı götüne sokmuştu. Sağ elini ise önden uzatmış, yine orta parmağını, işaret ve yüzük parmaklarıyla şişmiş dudaklarını iyice açtığı amına sokmuştu. Gözleri yarı kapalı, Hakkı ve Can’ın önünde, kendini parmaklarıyla sikiyordu karım. Hem amından, hem götünden.
Tanrım, hala sikilmeye doyamadığı belliydi. Hakkı’nın afrodizyakı onu öylesine etkilemişti ki, tam sekiz kez belini getirmesine rağmen, hala doymamıştı sikilmeye. Olduğum yerde donmuş kalmıştım. Biraz önce görmek istediğim iki delik de, vıcık vıcık olup iyice açılmış amı da, götü de gözlerimin önündeydi şimdi. Seyrine doyulmayacak bir manzaraydı bu.
Sonra akledip Hakkı’yla Can’a baktım. Onlar da büyülenmiş gibi seyrediyorlardı Şule’yi. Eze eze, amından, götünden, ağzından sikip yine de doyuramadıkları karımı, alev alev yanan gözlerle seyrediyorlardı. Can’ın siki bir kere daha kalkmış, dimdik olmuştu. Hakkı ise yarı kalkık sikini okşuyordu.
– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım birden… “Ohhh daha çok sikilmek istiyorum… Hadi gelin sikin beni… Hadi gelip sikin beni n’olur… Ohhh hadi… Ohhh hadi n’olur..? Ohhh n’olur…?”
Can bir anda fırladı yerinden. Halının üstünde, Şule’nin yanına diz çöktü. Ama karım bakmıyordu bile ona. Gözleri hala kapalı, parmakları amıyla götüne hızla girip çıkıyor ve konuşmayı sürdürüyordu.
– “Hadi sikin beni… Ohhhh sik istiyorum… Siklerinizi istiyorum… Hadi sikin beni… İkiniz birden n’olur… Ohhh ikiniz birden sikin beni hadi… Ohhh sikilmek istiyorum… Hadi sikin beni… Hadi sikin… Ohhh hadi… Sikin beni…”
Bu kadarı Hakkı’ya da yetmiş, o kacaman siki, tekrar kazık gibi olmuştu. Hızla yerinden kalkıp, karımla Can’ın yanına geldi. Şimdi son derece ilginç bir manzara vardı gözlerimin önünde. Şule pozisyonunu hala değiştirmemişti. Parmakları hala iki taraftan içine girip çıkmayı sürdürüyordu. Yalnızca konuşmaktan vazgeçmiş gibiydi. Şimdi yalnızca inliyordu. Bir taraftan da, yanındaki iki erkeği algılamıştı tabii. Bunun onu daha da çok heyecanlandırdığını, içindeki sikilme isteğini daha da arttırıp dayanılmaz hale getirdiğini farkedebiliyordum. Sonra birden beli gelmeye başladı. Dokuzuncu kez belini getiriyor ve can çekişen bir hayvanınkine benzeyen sesler çıkarıyordu. Vücudu gevşeyiverdi aniden. Parmakları içinden çıktı. Bacaklarını indirdi.
Aynı anda da Hakkı girdi devreye. Karımın yanına uzandı önce. Sonra da onu tuttuğu gibi üstüne çekti. Kalçalarının bir an için havalandığını gördüm. Elinin yardımına bile gerek duymadan, o kocaman sikini Şule’nin amına sokuverdi. Tek bir harekette dibine kadar geçirmişti.
– “Ohh ne güzel soktun…” dedi karım, “Ohhh ne güzel soktun bana… Ama yetmedi ki… Bir sik daha istiyorum… Ohhh bir sik daha istiyorum… Götüm boş kaldı bak… Ohhh bir sik de götüme istiyorum…”
Kulaklarıma inanamıyordum. Hayal edebileceklerimin en çılgınını istiyordu karım. Hakkı’nın üstüne uzanmış, o kocaman sikini dibine kadar amına almış, götüne girecek ikinci sik için yalvarıyordu. Başım uğulduyordu artık. Kendimden geçmiş gibi, Can’ın doğruluşunu ve Şule’nin arkasına geçişini izledim. Sikini getirip karımın götüne dayadı. Sonra da hiç zorlanmadan sokmaya başladı. Bir anda kasıkları, önündeki o baş döndürücü kalçalara yapışıverdi. Şimdi iki sik birden vardı karımın içinde. Biri amına, öbürü götüne girmişti. Dibine kadar.
Çığlığa benzer bir ses çıktı Şule’nin ağzından. İki erkeğin arasına sıkışmış vücudunu sarsılmaya, çırpınmaya başladı. Yine beli geliyordu. Onuncu kez.
Sonra Hakkı’ya Can, karımı sikmeye başladılar. Biri amından, biri götünden sikiyordu. Sikleri birer piston gibi giriyor, çıkıyor, giriyor, çıkıyordu. Şule ise zevkten çıldırmış gibiydi. Durmadan belini getiriyordu artık. Durulmaları en çok 15-20 saniye sürüyor, sonra yine vücudunu titremeye başlıyor, beli yine geliyordu. Artık saymama da olanak kalmamıştı. Çılgın bir şeydi bu. Seyretmeye doyamıyordum. Bu çılgın akşamın başlamasından bu yana tahrik olmadığım kadar çok tahrik olmuştum. Karımın, gözlerimin önünde, benden yalnızca bir kaç metre uzakta, iki çıplak erkek vücudunun arasına sıkışmış, hem amından hem götünden sikilişini seyrediyor ve uçuyordum.
Hepimiz zaman kavramını yitirmiştik herhalde. Ya da en azından bana öyle geliyordu. Bu nedenle, Can’ın birden bağırması beni beklemediğim kadar şaşırttı. Garibim, sikini bir mengene gibi sıkıştırıp saran o kadife yumuşaklığındaki götün etkisine daha fazla dayanamamış olmalıydı. Belini getiriyor, tohumlarını karımın götünün derinliklerine boşaltıyordu yine.
– “Ohhh fışkırt…” diye inledi Şule,bilmem kaçıncı kez kendi de belini getirirken, “Ohhh fışkırt götüme hadi… Ohhh doldur içimi yavrum… Doldur karnımı… Immmmnnnnnhhhh…”
Hakkı ise aşağıdan pompalamayı, sikini karımın amına sokup çıkarmayı sürdürüyordu. Ne de olsa, Can’dan bir kere fazla getirmişti belini o. Bu nedenle de hala dayanıyordu.
Sonra Can Şule’nin arkasından uzaklaştı. Karımın götü, içinden çıkan siki sanki bırakmak istemiyor gibiydi. Ama bunu başaramadı tabii. Can’ın yarı inmiş siki içinden çıktığında ise ürperdiğini farkettim. Birden doğrulup, kendi de Hakkı’nın üstünden kalkıverdi. Bir eliyle Can’ın elini tutmuş, gitmesine izin vermiyordu. Sırtını Hakkı’ya dönüp tekrar üstene oturduğu gördüm. Bu arada öbür elini aşağı uzatıp herifin o koca sikini tutmuş ve mosmor başını getirip götüne dayamıştı. Kendini bıraktı ve Hakkı’nın siki, Şule’nin götüne gömülüverdi. Can’ın elini de bırakmamıştı, bütün bunlar olup biterken. Hakkı’nın kıllı taşakları amının dudaklarına yapıştığında ise Can’ı kendine çekmeye başladı. Ağzı açıldı ve dudakları, götünden daha yeni çıkmış o yarı inik sikin üstüne kapanıverdiler. Hırsla emmeye başladı. Aynı anda da kalçaları hareketlendiler. Şimdi bir taraftan Can’ın tohumlarını içine henüz fırkırtmış sikini emiyor, bir taraftan da götünü dolduran o koca sikin üstünde oturup kalkıyordu.
Tanrım, gerçekten doymayacak gibiydi karım. Kendini sikişin labirentlerinde kaybetmişti sanki. Geri dönmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.
Can dinlenememiş, kendine gelememişti bile. Ama Şule’nin ağzı o yarı inik sikine öyle şeyler yapıyordu ki, kendini yeniden kaptırmıştı. Giderek daha çok kalkıyordu siki. Sonunda iki eliyle karımın başını tuttu ve sikini hırsla sokup çıkarmaya başladı. Bu doymak bilmeyen kadınının ağzını sikme sırası ondaydı artık.
Karımı bu sefer de, bir sik götünde, bir sik ağzındayken seyrediyordum. Tıpkı daha önce olduğu gibi. Tek fark, bu sefer siklerin yer değiştirmiş olmasıydı. Gözleri sımsıkı kapalıydı Şule’nin. Zevkten kendinden geçmişti. Hakkı’yla Can da, yine transa girmiş gibiydiler. Dünyadan kopmuş, karımı sikiyor, sikiyor, sikiyorlardı.
Şule birden durup, Can’ın sikini ağzından çıkardı. Hayran gözlerle, dibinden sımsıkı kavradığı siki seyretti bir süre. Sonra vücudunu geriye verdi ve ellerini Hakkı’nın iki tarafından yere dayadı. Bacaklarını iyice açıp, dizlerini karnına doğru çekti. Manzara müthişti. Herifin o kacaman siki, dibine kadar gömülmüştü götüne. Onun üstünde de, vıcık vıcık olmuş, susamış bir ağız gibi açılmış amı görünüyordu. İçine yeni bir sik almaya hazır, hatta bunun için yalvarır gibi duran o güzelim am, başımı döndürdü.
– “Hadi sok…” dedi zevkten ağdalanmış bir sesle, “Hadi gel amıma sok sikini… Çabuk ol n’olursun… Hadi gel sik beni… Ohhh hadi… Yine amımdan götümden sikin beni n’olur…”
Hırsla saldırdı Can. Bir anda üç vücut birbirine girmişti yine. Aynı anda da, karım yine peşpeşe belini getirmeye başlamıştı. İki sik birden yemek, aynı anda iki erkeğe birden sikilmek, bir sikin amına, diğerinin götüne girip çıkması, onu zevkten çıldırtıyordu. İp tam anlamıyla kopmuştu artık. Üçünün de hareketleri giderek hızlanıyor, sertleşiyordu. Sanki dövüşür gibiydiler. İnlemeleri, haykırmaları, tam anlamıyla birbirine karışmıştı.
Can ayakları yere basılı, öne doğru eğilmiş ve kollarını Şule’nin bacaklarının altından geçirerek, onu omuzlarından kavramıştı. Güçlü kollarıyla yarı havada tutuyordu karımı. Sikini de büyük bir hırsla amına sokup çıkarıyor, neredeyse öldüresiye sikiyordu onu. Hakkı ise üstünden karımın ağarlığının kalkmasıyla rahatlamış, iki eliyle onu leğen kemiklerinden kavramıştı. Kalçaları bir motor hızıyla yerden havalanıp geri dönüyor, o koca siki Şule’nin götüne dibine kadar giriyor, ucuna kadar çıkıyor, tekrar dibine kadar giriyordu.
Sonra karımın vücudu, şimdiye kadar hiç görmediğim bir biçimde sarsılmaya başladı. Öyle ki, onu tutabilmek için, Hakkı da, Can da durmak zornda kalmışlardı şimdi. Beli kıvrulup bükülüyor, kalçaları sert hareketlerle sağa sola, yukarı aşağı oynuyordu. Bu sefer çok büyük geliyordu beli. Çıldırmış gibiydi. Üstelik bir türlü de durulmuyordu. İçindeki siklere acayip şeyler yapıyor olmalıydı. Ne Hakkı’nın ne Can’ın buna dayanamayacaklarına emindim. Sorun hangisinin önce patlayacağıydı. Herhalde Hakkı ilk olacaktı.
Ama yanılttılar beni. Çünkü birlikte patladılar. Biri amının öbürü götünün derinliklerindeki iki sikin aynı anda fışkırmaya başlaması, karımı da bitirdi.
Çığlıklar atarak, yığılıp kaldı.
Bense tepeden tırnağa sik kesilmiş bir halde kalmıştım olduğum yerde. Bu sefer onlar getirmiş, ben getirmemiştim. Şikayetçi de değildim. Çünkü artık karımı sikmek istiyordum. Saatlerdir sikildiği her yerinden ben de sikmek istiyordum onu.
İçerdekiler hala halının üstünde yatıyorlardı. Hakkı altta, karım onun üstündeydi. Can ise hemen yanlarında uzanmıştı. Bu sefer onları bıkarıp içeri gitmeyecektim. Bunu karımın odaya gelmeye kalkışmasından sonra yapmaya kararlıydım. Gerçi bu sefer her şey gerçekten bitmiş gibiydi ama, yine de emin olmak, bir şeyler kaçırmamak istiyordum.
On dakika kadar öylece yattılar içerdekiler. Sonra Şule kımıldadı ilk olarak. Hakkı’nın üstünden inip yere, ikisinin arasına oturdu. Gözleri bir Hakkı’nın, bir Can’ın sikine takılıyordu. Ama artık ikisi de inmiş, süklüm püklüm olmuştu siklerin. Sahiplerinin de, hiç bir şeye aldıracak halleri yoktu. Karım ellerini uzatıp ikisinin de siklerini okşamaya başladığında, hafifçe kımıldandılar, o kadar.
– “Sikilmek istiyorum…” dedi karım, “Daha sikilmek istiyorum…”
Can’ın yanıtı, yalnızca derin bir inlemeydi. Hakkı ise sesini bile çıkarmamıştı.
– “Heyyy, duymuyor musunuz..? Sikilmek istiyorum dedim size… Hadi kalkın bir daha sikin beni… Ohhhhh çabuk olun… Sik istiyorum…. Daha çok sik istiyorum…”
– “Pezevenk kocanı denesene…” dedi Hakkı, “İçerde uyuyor kocan… Biz burada orospu karısını sikerken, kocan içerde uyuyor… Git uyandır onu… Git ona siktir artık kendini orospu… Hadi git kocana ver artık… Böyle taze sikilmiş halinde git, onu uyandır, amını, götünü, ağzını ona da siktir hadi…”
Tam bir rüya aleminde gibi, karımla birlikte ben de dinliyordum bu rezil herifin söylediklerini. Ve tıpkı karım gibi benim üstümde de müthiş bir etki yapıyor, beynime işliyordu bu sözler. Çünkü sonuçta doğru söylüyordu Hakkı. Beni içerde uyuyor sanıyordu. Ve bu süre içinde karımı sikmişlerdi. Tanrım, hem de nasıl sikmişlerdi. Ama sonunda işleri bitmişti onların da. Karım ise bol afrodizyak etkisindeydi hala. Doymamıştı sikilmeye.
Şule birden kalktı ayağa. Saçı başı iyice dağılmış, giysisi vücudunun orta kısmında toplanmıştı. Onlara bakmadan içeri yöneldiğini görünce, ben de yıldırım gibi odama döndüm. Pencereyi kapadım, kapının kilidini açtım ve yatağın üstüne uzandım. Aynı anda da karım girdi içeri. O kapıyı kaparken, ben de başucumdaki küçük lambayı yaktım.
Üstünü başını düzeltmek zahmetine bile katlanmamıştı Şule. Bacaklarının iç tarafları, am suları ve bellerle sırılsıklam ıslaktı. Hakkı yüzüne fışkırttığı sırada saçlarına gelen beller kurumuştu. Gözgöze geldik.
– “Sik beni sevgilim…” dedi yavaşça, “Canım sikilmek istiyor…”
Sonra yürüyüp yatağın üstüne sokuldu. Elleri uzanıp içeri sokmaya fırsat bulamadığım, dim dik sikimi okşamaya başladı. Ama fazla dayanamadı. Bacaklarını açıp üstüme oturdu ata biner gibi. Yattığım yerden amını görebiliyordum. Şişmiş dudakları iyece açık, içinden peltelenmeye yüz tutmuş beller sızan amı başımı dördürdü. Biraz doğruluşunu ve sikimi dibinden kayvayıp amının altına getirişini izledim. Bir anda oturdu sikimin üstüne. Alışık olmadığım kadar gevşemişti amı. Bir anda, taşaklarıma kadar aldı beni içine. Ellerini göğsüme dayamış, gözlerimin içine bakıyordu. Amından sızan beller ılık ılık taşaklarıma akıyordu. Zevkten çıldıracak noktaya geldiğimi hissediyordum.
– “Canım sikilmek istiyor…” dedi şehvet dolu bir sesle, “Canım sikilmek istiyor kocacım…”
– “Doymadın mı..?” dedim.
Birden donup kaldı karım. Hala gözgözeydik ama artık hareket etmiyordu. Sorumu anlamaya çalıştığının farkındaydım. Kalçalarımı yukarı doğru bastırıp, sikimi biraz daha kökledim gevşemiş amına. Bu, vücudunun elektriklenmesine neden oldu. Sonra yeniden hareketlendi. Kalçaları şimdi üstümde dansediyordu.
– “Doymadın mı…?” diye tekrarladım sorumu…
– “Biliyorsun…” dedi, “Neler olduğunu biliyorsun…”
– “Biliyorum…”
– “Ama nasıl..?”
– “Seyrettim…”
– “Her şeyi mi…?
– “Her şeyi, en ince ayrıntısına kadar hem de…”
– “Kızmadın mı..?”
– “Saçlamala, aksine çok hoşuma gitti…”
– “Doğru mu söylüyorsun..?”
– “Evet… Çok hoşuma gitti…”
– “Neler yaptılar bana sevgilim…”
– “Siktiler…”
– “Ah evet sevgilim, siktiler beni… Hem de ne biçim siktiler… Ahhh ikisi birden siktiler beni ve zevkten uçtuğumu sandım… İki sik birden yemek o kadar güzeldi ki… Bir sik amımda, bir sik götümde… Ohhh öyle güzeldi ki… Dünyadaki hiç bir şey bunun yerini tutamaz biliyor musun sevgilim… Hiç bir şey… Yine istiyor canım…”
Hem konuşuyor, hem sikişiyorduk. Elimi götürüp orta parmağımı götüne değidirdim. Vıcık vıcık ve alabildiğine açıktı o küçük delik. Parmağımı sanki içine çekti. Birden vücudu yine titremeye başladı. Bir kez daha geliyordu beli. Ben de fışkırmaya başladım.
– “Ohhh canım çok sikilmek istiyor sevcgilim…” dedi durulduğumuzda, “Canım çok sikilmek istiyor sevgilim… İki sik birden istiyorum hem de… Biri amıma, öbürü götüme…”
– “Hadi yine git içeri o zaman…”
– “Faydası olmaz ki… O sikler kalkmıyor artık… İkisini de boşalttım… Bir daha kalkmayacak kadar boşalttım ikisini de…”
Şimdi yatakta oturmuş, sırtını duvara dayamıştı. Bacaklarını iyice açıp dizlerini toplamıştı. Hem konuşuyor, hem de amını okşuyordu.
– “O zaman talihine küs…” dedim, “Kalkmıyorlarsa, sen de siksiz kalacaksın demektir…”
– “Niye..?” diye sordu gözlerimin içine bakarak, “Dünyadaki tek sikler onlar mı sevgilim… Hadi gel gidelim buradan… Sokağa çıkalım ve bana sik bulalım… Bir sik daha bulalım, ikiniz sikin beni… Ya da daha güzeli, iki sik birden bulalım, üçünüz birlikte sikin… Ohhhh o daha da güzel olur sevgilim… Amımdan, götümden, ağzımdan aynı anda sikersiniz beni… Ohhhh o çok daha güzel olur sevgilim…”
Saate baktım. Neredeyse dörde geliyordu. “Neden olmasın” diye düşündüm kendi kendime. Türkiye’deydik, İstanbul’daydık. Burada abazan erkekten bol ne vardı ki..?
– “Hadi kalk o zaman…” dedim karıma, “Ama önce biraz üstünü başını düzelt… Bakalım neler bekliyor bizi sokakta…”
Sevinçle fırladı yerinden. Giysisinin askılarını omuzlarına geçirdi. Eteklerini biraz düzeltti. Odadan çıktık birlikte. Salonda Hakkı ve Can sızıp kalmışlardı. Şule sessizce içeri girip ayakkaplarını buldu ve yanıma geldi. Sırtını duvara dayayıp onları giyerken, gözlerim bacaklarının iç taraflarına takıldı. Hala sırılsıklam ıslak ve yapış yapıştılar. Nereye baktığımı görmüştü.
– “Böyle daha güzel sevgilim…” dedi, “Her gören sikildiğimi anlar böyle olunca… Yeni sikler istediğimi, aradığımı da…”
Ben Esra telefonda seni boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32